01 Kasım 2024
  • İzmir15°C

BOŞUNA 'AH ARKAM!' DEMEMİŞLER

Yaşar Eyice

30 Ekim 2016 Pazar 20:32

BOŞUNA 'AH ARKAM!' DEMEMİŞLER

Yaşar Eyice / Yeni Vizyon Gazetesi

Fırsatı kaçırmayanlar

Bir iddia beni şaşırtarak, ‘Sağlıkta neler oluyor?’ dedirtti.
İsim vermeden olayı, daha doğrusu iddiayı anlatmaya çalışayım:
İzmir'de çalışmasına rağmen, torpilli bir sağlık çalışanına Yeni Foça’da lojman tahsis edilmiş.
Bilmeyenler olur Yeni Foça şu anda Cennet’ten farksız bir sahil kentimiz.
Bir zamanlar belediyesi de olan Yeni Foça’nın Ercan isimli bir belediye başkanı vardı.
O Başkan Yeni Foça’nın tanıtımı için her türlü kılığa girerdi.
Şimdi Yeni Foça, Eski Foça’ya bağlandı,  İzmir Büyükşehir’in katkısı ile daha fazla hizmet almaya başladı.
Foça Belediyesi Yeni Foça Eski Belediye Başkanı Ercan Küçükkaya adına yaptığı parkı sade bir törenle hizmete açtı.
Yaklaşık iki yıl önce kaybettiğimiz eski Belediye Başkanı Ercan Küçükkaya’nın adının yaşayacağı park yapıldı.
Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ, ailesi, Meclis Üyeleri, geçmiş dönem belediye başkan ve meclis üyeleri ile sevenleri katıldı.
Bir süre önce misafirlerimizle gittiğimiz Yeni Foça için belirttiğim gibi ‘Cennet’ten bir köşe’ demişler, bolca görüntü almışlardı.
Yani herkesin tatil yapmak ve yaşamının bundan sonraki bölümünü geçirmek istedikleri bir sahil beldemiz bu Yeni Foça!

*- Nasıl olur?

İkameti ve göreve burada olmayan torpilli bir sağlık çalışanına bu lojman nasıl tahsis edilebiliyor?
Bir kişinin lojmanı hak etmesi için Yenifoça'da oturması gerekiyor. ‘Yenifoça'da oturuyorum evim yok!' diyerek talepte bulunması lazım.
Duyuruda bulunanların iddiasına göre, İzmir’in Hatay semtindeki bir sağlık merkezinde çalışan kişinin önemli bir sıfatı bulunuyor:
Sendika temsilcisi...
Böyle durumda ne denir?
‘Yeme yanında yat!’
Acaba bu sendikacı sağlık çalışanı yemesini bir yana bıraktım her gün iki saat gidiş, iki saat dönüş yani dört saatini yollarda mı geçiriyor, akşamları birkaç saat uyuyabilmek için?
Herhalde önümüzdeki günlerde resmi açıklamalarla bunun nedenini öğreniriz.
Aslında benim merak ettiğim şu:
Bu sağlık çalışanı her gün Yeni Foça gidiş geliş mi yapıyor ve gerçekten Yeni Foça'da oturuyor mu?
Bildiğim kadarıyla bir lojman komisyonu var, onlar muhtemelen söylentilere neden olmamak için kılı kırk yarıyordur.
Yani kolay kolay böylesine bir Hataya düşmezler.
Düşmemeleri de gerekir.
Başka söylentiler de var...
Örneğin;
Yine sendika yönetiminde yer alan bir sağlık çalışanı için 1 yıl sonrası için rezervasyon yaptırıldığını iddialar arasında.
Lojman için rezervasyon yapmanın yönetmeliklere uygun olmadığını da En basidinden, bu kişiye rezerve edilen bir lojmana, şehir dışından 1 yıl sonra tayin ile gelecek bir sağlık çalışanının da ihtiyacı olamaz mı?
Bunların hesabı sorulmaz mı?
Ya da kim sorar?
‘Evi olduğu halde lojmanda oturayım’ ya da ‘ Evim var yazlık olarak kullanırım’  mantığı kolayca kabul edilebilir mi?
Nedense bizler hep ‘Sendika ağalığına’ karşı çıkmışızdır.
‘Bal tutan parmağını yalar!’ düşüncesine de...

*- Fırsattan haberimiz yok!

Kaç kez yazdık:
Kısa adı TSYD olan Türkiye Spor Yazarları Derneği’ndeki olayları...
Sonuçta bizim de önerimiz gerçekleşti:
TSYD’de İstanbul ve Ankara Şubeleri’nin başkanları ile üyelerinin toplanan imzaları ile olağanüstü kongre yapılacak.
Özellikle Amblem, logo ve 53 yıllık rozetten Türk Bayrağını değiştirerek büyük tepki çekince tekrar koymak zorunda kalan Genel Başkan Oğuz Tongsir belki yine İzmirli bazı üyelerin desteği ile koltuğunu koruyacaktır.
Çünkü bu arada sürekli üye kaydı yapıyor.
Bir günde 40 kişi tüzük değişikliği ile bir derneğe üye yapılabilir mi?
Bunu bilmiyorum...
Ama bildiğim bir önemli konuyu İzmir halkına, daha doğrusu İzmir ve Egeli spor yazarlarına, muhabirlerine, emekçilerine duyurayım:
İstanbul Haliç Üniversitesi ile yapılan bir anlaşma ile beş spor muhabirinin çocuğuna tam burslu imtihansız giriş hakkı verilmiş.
Hatta ismi saklı sporla ya da muhabirlikle ilgisi olmayan ama haktan yararlanması için alel acele üye kabul edilen bir kişinin kızının üçüncü sınıf öğrencisi olduğu Ankara Şube Başkanı tarafından İzmir’de açıklandı.
İşin ilginç yanı önemli açıklamaların yapılacağı bu toplantının duyurusu yapılmadığından sadece üç beş kişi katıldı.
Hiç kimsenin hakkının elinden alınmaması ve de doğruların gerçeklerin bilinmesi için bunları yazdım.
Bu arada şunu da belirteyim:
Nedense İzmir İstanbul tarafından hep üvey evlat muamelesi görüyor ama yöneticiler bunu göremiyor.
Artık hangi ortamda, hangi cemiyette olursa olsun haklı ve haksız kararların gözden geçirilmesini düşünüyorum.
Bilgilendirme olmadan sendika olsun, dernek olsun, oda ya da sivil toplum örgütü olsun, olaylar, çalışmalar, haklar nasıl öğrenilecek?
Birkaç kişinin tasarrufunda mı olacak?

*- Mahkemeler dosya dolu...

Bu olayı da aylar sonra yeni öğrendim.
5 Haziran 2005 tarihinde Dünya Çevre Günü’nü Bergama Çamköy’de kutlamak isteyen çevrecilere yönelik taşlı, yumurtalı saldırı yapılmış.
Davası da görülüyor.
Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç; ‘Çocuklarımızın geleceğini karartmalarına müsaade etmeyeceğiz’ diye konuşmuş.
Davaya; Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Üyeleri, Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç, Ege Çevre Platformu, Foça Çevre Platformu, Dikili Çevre Gönüllüleri ve Bergama Çevre Platformu üyeleri de katılarak destek veriyor.

*- Tarihler de önemli

İddiaya göre; bu bir FETO kumpas davası.
Ve bu kirli kumpasın içindeki tüm yargıçlar ve savcılar meslekten ihraç edilmiş.
Aynen İzmir Büyükşehir Belediyesi ve bürokratlarının davası gibi...
Söylenen şu:
Bu dava 15 Temmuz’dan önce açıldı.
15 Temmuzdan sonra deliller değişti.
Burada bir kumpas ve terör örgütünün bu davayı kurduğu iddia ediliyor.
Müdafii avukatları madenin sahibinin olayların yaşandığı gün saldırganların başında komut yağdırırken video görüntülerinin bulunduğunu ifade ediyorlar.
Mahkeme delilleri, iddiaları inceleyecek ve kararını büyük ihtimalle yeni yılın başlarında verecek.
Az önce kendisinden bir cümle verdiğim Bergama Belediye Başkanı ise şunları söylüyor:
‘Bergama sadece geçmişte değil, bugünde çevre konusunda ki duyarlılığını koruyor.
Önümüzdeki yıllarda da böyle olacak.
Bizim havamızı, suyumuzu, toprağımızı kirletmeye kalkışanlara, yaşam alanlarımızı yok etmeye çalışanlara, çocuklarımızın geleceğini karartmaya çalışanlara karşı bu mücadele devam edecek.’

*- Allah çaresiz bırakmasın

Şimdi yine çok önemli bir konuya değinmek istiyorum.
Önce soruyu sorayım ve yanıtını sizden önce ben vereyim:
‘Kadavrasız tıp eğitimi olur mu?’
Yani vücudu ve organlarını bilmeden doktor olunur mu?
Tüm dünyanın ve bizim yanıtımız şöyle
‘Olmaz!’
Ama gerçekte bizler ‘organ bağışı’ konusunda ne düşünüyoruz?
İşte bu, yani sorunun yanıtı düşündürücü!
Yapılan anketler ve de uygulamalar hiç iç açıcı değil...
Vatandaşların gönüllülük esasına göre bedenini kadavra olarak bağışlamada nazlanıyor?
Bence bunun en büyük nedeni, bazılarının hala bilgisizce beyin yıkamaları...
Daha üç dört gün önce; kahveciden, aşçıdan ve de bir şöförden duydum...
Üç meslek erbabı lokantada yemek yiyordu, aralarında konu açıldı ve şöyle konuştular:
‘Televizyonda da duyduk:
‘İnsan eksik uzvu ile gömülürse, kabir azabı dinmez, Cennet’e gidemez!’
Yuh!
Bakın hemen yakınınızda Ege Üniversitesi var...
Şu anda, bana daha düne kadar  ‘Nerede buluruz?’ diye sorarsanız, ‘Camide’ diyebileceğim bir Rektör var...
Rektör Prof. Dr. M. Cüneyt Hoşcoşkun...
Daha düne kadar, hatta şimdi bile ‘Organ nakli’ yapan ekibin içinde...
‘Camide!’ dememin nedeni de, dini bilgisinin birçok kişiden fazla olması...
Yani bu konularda en güvenilir isimlerden biri...
Gidip sorun bakalım ne diyecek?
Aynen Diyanet’in söylediği gibi, yani ‘caiz’ diyecek...
Öyleyse yarım yamalak bilgilerle insanlarımız nasıl böyle cahilce konuşup, karşısındakini de etki altına alabiliyor.
Organ nakli bekleyen, belki de içinde sizin yakınınız olan hastalara şifa verilmesine neden böyle batıl itikatlarla mani oluyoruz?

*- Böyle doktor olunur mu?

Bu anlattığım nedenle, maalesef ithal kadavraya muhtacız.
Organların nerede olduğunu sadece maket ve resimlerden görmüş bir hekim yeterli hizmeti verebilir mi?
10 öğrenciye bir kadavra düşmesi gerekirken; ülkemizdeki tıp fakültelerinin dörtte üçünün kadavrası yok.
Kadavra bağışlanmadığı için kadavra fazlası olan ABD'den ve Avrupa ülkelerinden ithal ediliyor.
Bir kadavranın transfer ve ilaçlama masrafının 20 bin doları bulduğu düşünülürse,  milyonlarca doların ithal kadavraya gitmesi gerek. Fakültelerimizin bütçesi de kısıtlı.
Bu yüzden kimsesiz ve sahipsiz ölülerin bedenlerinin fakültelere gönderilmesiyle eğitimlere devam ediliyor.
Bu gelenler de iki elin parmağını geçmiyor.
Bu sözleri de söyleyen İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Mehmet Ali Malas...
Yani yine sözüne, özüne güvenilen bir isim...

*- Dinen caiz ama...

Prof.Dr. Mehmet Ali Malas, İzmir genelinde yaptırdıkları -Beden Bağışı (Kadavra)  Farkındalığı- anketinin çarpıcı sonuçlarını da kamuoyuyla paylaştı.
Farklı yaş, cinsiyet, öğrenim durumu, medeni hali ve mesleklerden oluşan kişilere bağış ile ilgili sorular yönelttiklerini aktaran Prof.Dr.Malas,  Diyanet İşleri Başkanlığının, ‘Kadavra bağışı dinen caizdir, hiçbir sakıncası yoktur.’ fetvasına karşı; yüzde 11’lik kesimin dini açıdan uygun görmediğini, yüzde 45’inin ise bağış konusunda kararsız kaldığını vurguladı.
Ankete katılatnların hiçbirisinin bağışta bulunmadığını,  öldükten sonra da bedenini kadavra olarak bağışlamak istemeyenlerin oranının yüzde 54 olduğunu söyleyen Prof.Dr.Malas, ‘Ailenizden birisi kadavra bağışfı yapsa tepkiniz ne olurdu? Sorusuna; yüzde 33 oranında ‘Karşı çıkarım’ cevabını aldıklarını belirtti.
Prof.Dr.Malas, kadavranın eğitimde en fazla bir yıl kullanıldığını, bir yılın sonunda bağışçının dini tercihine göre veya vasiyetine göre gömülme işleminin fakültenin sorumluluğunda tamamlandığı bilgisini de verdi.


*****
GÜNCEL

Bereket Festivali Güzelbahçe’de

Kişisel gelişim dünyasındaki pek çok eğitim, çalışma ve yeniliği tanıtma, İzmir halkıyla buluşturma fikriyle yola çıkan Bolluk Bereket Festivali’nin dördüncüsü 5-6 Kasım 2016 tarihlerinde Güzelbahçe Parc Ceremonie Kilizman’da gerçekleştiriliyor.
Festivalin açılışı, karşısındaki kişi veya gubun titreşimlere göre müzik yaparak tedavi yöntemi geliştiren Azeri Müzikolog Zuleyha Abdullayeva'nın ‘Sana Seni Çalayım’ adlı konseriyle yapılacak.

*- İllegal av dergilerine kapatma kararı

Özellikle 10 yılı aşkın süredir yayın hayatına devam eden av ve doğa içerikli dergilerin bir çoğunda yasalara aykırı yayın yapıldığına dikkat çektiler.
Kimi dergilerde kullanılan kan, şiddet ya da tedbirsizlik içeren fotoğrafların ve yazıların toplumsal ahlak kurallarını da ihlal ettiğini vurgulayanlar, konuya ilişkin inceleme başlatılması gerektiğinin altını çizdiler.
Şikâyetler artarsa ve sektördeki işleyiş yasal yolla ilgili merciler tarafından incelemeye tabi kılınırsa, 2017 yılında özellikle mazisi eskiye dayalı klasik sistemde yayın yapan birçok dergi kapatılabilir.

******
GICIK

*- Yalan dörtnala gider, hakikat ise adım adım yürür; fakat yine de hakikat vaktinde yetişir.
*- ‘Beyim değil beynim bilir’ diyenlerdenseniz, dobra arkadaşlarınızın da kıymetini bilin onlar en sahici olanlardır.
*- Bir yolun varsa gidilecek sona bırakma, bir sözün varsa dilden yüreğe; hiç susma, görmen gerekiyorsa birini git yanına...
*- Hiç kimseye ‘Belanı bul!’ deme, ‘Layığını bul!’ de... Anlayana bu söz yeter de artar bile...
*- Dünyada hiçbir insan, başkasını eleştirecek, kınayacak kadar masum değildir.
*- Param olmadan da çok şey alanlar var, örnek mi? Edep, gönül, ibret, öğüt alınması gibi...
*-  93 yıldır hala, bazıları senden ve ruhundan korkuyorlarsa, yaşıyorsun demektir. Bu sevgi hiç bitmeyecektir.
*- Bugün hiç kimse için bir şeyler yapmak içinden gelmiyorsa, dün elinden geleni yaptın halde, hep nankörlük gördüğün içindir.
*- Kendi içmez içeni kınamaya bayılır ama yüzünden aldatmaca, sahtekârlık yayılır.
*- Prensip olarak, dostlarının uyarılarını ciddiye almayanlar, eninde sonunda mutlaka bir kazık yer. Başka bir deyişle; sağlam bir kazık yemedikçe arkadaşların uyarıları dikkate alınmaz.
*- İnsan para kazanmak için sağlığını verir, sonra ise; sağlığını kazanabilmek için parasını verir.
*- Gitmek istiyorsa bırakacaksın, gitsin! Aklı seninle olmayanın bedeni yanında olmuş ne yazar?
*- Mükemmellik vicdanlarda aranır, çünkü vicdanı eksik olan mutlaka başkalarına zarar verir...

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.