URLA’DA DEVLET HASTANESİ...
Yaşar Eyice / Yeni Vizyon Gazetesi
Çarşamba sabahı erkenden Urla Devlet Hastanesi’ne gittim.
Abartılı şekilde tanıtılan, daha doğrusu met edilen hastaneye iki üç tez gittiğimde nedense ufak tefek ama benim için önemli eksiklikler ve de hatalar görmüştüm.
Örneğin; Acil’in orada sayısız sigara izmariti.
Sakın hasta yakınlarının diye düşünmeyin.
Görevli memurların....
Hatta kayıt yapılan yerdeki bayan memurun doktorlara bile neredeyse kafa tutacak hale geldiğine tanık olmuştum.
Hatta bu sütunlarda dile getirdim.
Sonuç ne oldu bilmiyorum...
Sinek küçük ama mide bulandırıyor.
Daha sonra idareye bağlı teknisyenlerin gırgır geçtiklerine şahit olmuştum.
Bu arada iki kez Başhekimi ziyaret etmek istedim, ama kibar bir şekilde hep ret edildim.
Sanıyorum her seferinde ‘Vatandaşım, şikâyetim var! Ya de bir isteğim olacak!’ açıklamasından olmalı...
Genelde bir makamdakini ziyaret etmek isterseniz, mutlaka bir sıfatınız olmalı...
‘Emekliyim’, ‘vatandaşım’, ‘Tanımıyorum’ gibi sözcükler, sıfatlar pek tesirli değil...
*- Hep ayakta....
Dün sıraya girerek numaramı aldım ve iki hekime göründüm.
Gayet iyi muamele ettiler...
Kayıt memuru da öyle...
Hep şikâyet edecek değiliz ya?
Üçüncü kez Başhekimi ziyaret etmeye karar verdim...
Hekimlerden ve personelden memnuniyetimi belirtecektim.
Üşenmedim, gittim...
Yine kibar karşılama ve yine aynı açıklama, ‘Başhekim, yardımcısı ile birlikte hastaneyi geziyor!’
Yani teftiş ediyor...
Pek alışık olmadığımız bir durum...
Her zaman, ‘Yöneticiler kalksın!!’ diyoruz...
Koltuğundan kalksın, makamından çıksın, vatandaşın arasına katılsın ki sorunları görüp, belirleyip, çözsün...
Umarım, söylenildiği gibidir...
Yani, Urla Devlet Hastane Yöneticisi, Başhekim Opr. Dr. Adıgüzel Demirel ile Yardımcısı Dr. Kemal Tarhan teftiştedir.
Bir Başhekim Yardımcısı daha var, o da; Uzman Dr. Buket Topçu...
Sanıyorum bir kez Dr. Kemal Tarhan’dan bir istekte bulunmuştum...
Yine anımsadığım kadarıyla ‘Vatandaş olarak’ isteğimi yerinde bulup çözmüştü...
*- İstek ve önerilerim...
Şimdi iki isteğim olacak....
İlki İzmir Milletvekili, Başbakan Binali Yıldırım’dan:
1 Kasım seçimlerinden önce, Urla’da ve Çeşmealtı’nda hem AKP’lilere, hem de vatandaşlara bir söz verdi:
Başbakan Binali Yıldırım dedi ki, ‘Biz iktidar olursak, yeni Açılan Urla Devlet Hastanesi’nin yatak sayısını ve kapasitesini hemen iki katına çıkaracağız!’
Yani verilen söz uzakta, gerilerde kalmadı...
Sıcağı sıcağına halledilebilinir...
Bunu neden istiyorum:
Hastaneyi görmeye gittiğimde, aracı park edecek bir alan bulamadım...
Herhalde ününden olacak, onlarca yüzlerce kişi bu hastaneyi tercih ederek gelmiş...
Dersiniz tüm İzmir Urla’da...
Üzülelim mi sevinelim mi?
Üzülmek gerekiyor, çünkü hasta sayımız her geçen gün artıyor!
Yediklerimizden, yiyeceklerimizden, soluduğunuz havadan bile...
Sevinmemiz, iyi yöneticilerle birlikte duyarlı hekimler ve personelle adını kısa sürede öne çıkaran bu hastanemizin tercih edilmesi...
İkinci isteğim, hastane yönetiminden olacak...
*- Hizmetleri de unutulamaz...
Yıllarca önce Tepecik SSK Hastanesi yönetiminden istemiştim...
‘Haklısın!’ diyerek yerine getirdiler...
O hastanelerin çileli, uzun kuyruklu yıllarında, ‘Hastanede bir araçlık Basın için bir yer ayırma imkânınız olabilir mi?’ demiştim.
Başhekim Yardımcısı, Opr. Dr. Adnan Tan, ‘Derhal!’ dedi, meslektaşları ve personel ile görüşerek, bir değil iki araçlık otopark ayırttı.
Hatta ‘Basın ve misafir araçları için!’ diye bir de tabela yazdırttı...
Benzer sorunu, Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nin karşısındaki, SSK Dispanserinin Başhekim Uzm. Dr. Ayla Aydın da çözmüştü.
Belki birkaç gün içinde yine Urla’ya gider ve de yine hastaneyi yine kendi gözümle incelerim.
Bu arada bakalım Başhekimi bulabilecek miyiz?
Sizinle paylaşırım...
*- Şoför de sabırlı, yolcular da...
Şimdi geleyim, İzmir’e...
Pazartesiyi saymıyorum...
Okullar açıldı, herkesin tatili bitti, olağanüstü bir gün idi...
Geleyim bir gün sonraya, yani 20 Eylül Salı’ya...
Sürekli metroyu tercih ederim ama ‘Hadi bugün 63’e binelim!’ dedim.
Bir kalabalık bir kalabalık anlatamam...
Kilima çalışmasına rağmen otobüsün içi Karataş Hamamı gibi...
Hatta 5,5 aylık bir bebek vardı, hastalanmadıysa iyi...
Şoför kibar...
Her durukta duruyor ve yolcuların önemli bölümünü almaya çalışıyor...
Alsancak’ta orta sıralardan biri patladı...
Bağırarak, ‘Yeter be, artık almasana!’ diye...
Allah’tan olay olmadı...
Yani bazı muhalif ya da partili değildi...
Çünkü yaşı gereği olmalıydı tepkisi....
‘Durmazsa şikâyet ediyorlar!’ diyecektim, gerek kalmadı...
*- Abartısız söylüyorum; şaşırdırn...
Bornova’da Küçük Park’ta, daha doğrusu Vergi Dairesi durağında kendimi dışarı attığımda, abartısız söylüyorum beş tane daha ‘63’ numaralı otobüs gelmişti...
Kuyruk oluşturdular...
O an aklıma geldi;
Bu düzensizlik neden?
Söyleyecekleri şu:
Trafik yüzünden...
Bildim bileli, yani çocukluğumuzdan bu yana hep böyle...
Hatta Dr. Burhan Özfatura zamanında, Galip Beye ve Hamdi Asena Bey’e söylemiştim, bu sıkıntıyı...
Çözmeye çalıştıklarını, hatta aynı yöne gidecek otobüslerin birkaç dakika ara ile kaldırılmalarını önermiştim, kendilerinin de benzer bir çalışma içinde olduklarını anlatmışlardı.
*- Adamlar çareyi bulmuş...
Şimdi ben başka bir metot öneriyorum...
Bunu İstanbul’da Sarıyer ve Maslak’a çalışan özel izinli ‘Özel Halk Otobüsleri’nde gördüm...
Tüm şoförlere birer cep telefonu verilmiş...
Ya da telsiz telefon...
Tam bilmiyorum!
Bildiğim ve gördüğüm, öndeki ve arkadaki üç şoför aralarında haberleşiyor.
Örneğin çırağan’dayım, Ortaköy’deyim, Arnavutköyde’yim, ya da Bebek’teyim diyor...
Ve de Beşiktaş ile bulunduğu mevki arasındaki trafik akışı ile yolcu durumu hakkında bilgi veriyor...
Hem karşı yönden gelen, hem de arkasındaki araç ve de merkez gelişmeleri, aynen teksi şoförleri gibi takip ediyor...
Benzer bir sistem, hatta daha da genişletilerek İzmir’de uygulanabilir.
Çünkü, büyük reklamlarla ortaya konan ‘sinyalizasyondaki bilgisayar sistemi’ bene göre hiç ama hiç işe yaramıyor...
Yarasa da, bu otobüs yolcularına ve duraklarda bekleyenlere bir yarar sağlamıyor.
*- Bir de yurt dışından...
Bir örnek de Paris’den, Fransa’dan vermek istiyorum...
Aragon’da bindiğim elektrikli otobüsün şoförü bayan idi.
Bu arada belirteyim, yıllardır Paris’teki tüm şehiriçi otobüsleri şarjlı yani elektrikli.
Şimdi biz de İzmir’de bunun için adım attık...
Yolculardan biri bir önceki otobüste bir eşyasını unutmuş...
Bir umut arkadan gelen bizim otobüse bindi ve sıkıntısını bayan şoföre anlattı.
O da, telsiz telefonla öndeki şoförü uyardı, bilgilendirdi...
Birkaç örnek daha var ama bunlar yeterli...
Anlayana saz, anlamayana davul zurna az hikâyesi gibi...
*- Önemsenmiyor...
Geçenlerde de saati ve günü ile bir ESHOT Şoförünün biri yaşlı, diğeri hasta ya da engelli bayan yolcu ile yaptığı tartışmayı anlatmıştım.
‘insanlık’ gösterisinde bulunmuş iki yolcunun, ‘Durakta yolcu var!’ diyerek ve kolaylık sağlayarak orta kapıya yönelmeleri ve şoförün de, bile bile hareket ederek olay çıkartmasını....
Ne oldu?
Hiç!
Sanki İzmirli böyle davranışlara layık...
*- Bir başka İzmir örneği...
Bu arada İzmir Valiliği, 21 Eylül 2016 Çarşamba günü saat 13.49’da Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin 21 Eylül 2016 Çarşamba İzmir Programı’nı açıkladı.
Yani mail ile gönderdi...
Programa göre; Bakan 16.30’da Karabağlar Kentsel Dönüşüm Alanında İnceleme yapacak, 18.00’de İzmir Valiliği'ni ardından18.30’da İzmir Büyükşehir Belediyesi'ni ziyaret edecek. Saat 19.30’da ise İnciraltı Turizm Merkezi EXPO Alanında İnceleme(Özdilek Whndam Grand Otel) yapacak...
Hadi ziyaretleri geçelim...
Ama Kentsel dönüşüm ve de İnciraltı önemli...
Ama Urla’da iken notlar eleme geçtiği için tabii ki arka sıralardan da olsa takibim imkânsızdı.
Daha önce de benzer bir hatırlatma yapmış, bu tür bilgilendirmelerin çok daha önceden, hatta bir gün önceden yapılması gerektiği ve nedenlerini açıklamıştım.
Ama az önce ESHOT Otobos şoförünün durumunu da dile getirmiştim.
İzmir’de sadece birkaç önemli ismin söylediklerine kulak veriliyor.
O önemli ve özel kişiler örneğin İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 9 Eylül İzmir’in Kurtuluş Günü resepsiyonunda olduğu gibi ‘özel’ olarak davet ediliyor.
Ne diyelim:
Hepinize hayırlı olsun!
Nasıl olsa haberi yapan, Kunta Kinte dediğimiz genç haberci arkadaşlarımız var.
Her türlü imkândan yoksunlar, maaşları da asgari ücret bile etmiyor ama meslek ve hizmet aşkı hep önde geliyor.
Onlar sayesinde bizler de bilgileniyoruz.
***
*- Doğukan Manço ile 'Adam Olacak Çocuk' MaviBahçe'de
Şarkıcı ve DJ Doğukan Manço ile 7'den 77'ye Adam Olacak Çocuk Yarışması 24 Eylül'de MaviBahçe'de düzenlenecek.
3-6 yaş arasındaki çocuklar, dünyaca ünlü sanatçı Barış Manço'nun başlattığı etkinlikte neşeli saatler geçirecek.
Mavibahçe tarafından sosyal medya platformu instagramda başlatılan yarışmaya katılan çocuklar arasından seçilecek 3-6 yaş arası 25 şanslı çocuk, 24 Eylül'de Doğukan Manço ile 7'den 77'ye Adam Olacak Çocuk Yarışması'na katılma hakkı kazanacak.
*- Tavla Turnuvası’ na Becker desteği
Geliri ihtiyaç sahiplerinin giyim, gıda ve sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılacak olan İZSİAD Tavla Turnuvası’ na, Almanya merkezli endüstriyel otomasyon sistemleri üreticisi Becker Türkiye firması ana sponsor oldu.
Becker Türkiye CEO’ su Volkan Kebir konuya ilişkin yaptığı açıklamada; ‘Yüzde yüz yabancı sermayeli firma olmamıza rağmen, İzmir ve ülkemiz için kendimizi hep sorumlu hissediyoruz, bu şehirden kazandıklarımızın bir bölümünü bu şehrin ihtiyaçlarına yönelik kullanmak bizim yönetim felsefemiz.’ dedi.
Becker ve Bornova Becker Spor Kulübü çatısı altında, zihinsel engelli çocuklar, ihtiyaç sahibi çocuklar ve kanser tedavisi gören çocuklara ilişkin yürüttüğü birçok sosyal sorumluluk projesi de olan firma, 2 Ekim Pazar günü gerçekleşecek İZSİAD Tavla Turnuvasına önemli maddi destek sağlayarak ana sponsor oldu.
*****
GICIK
*-Geçmişte sana zarar vereni unut, ama asla o zararın sana neler öğrettiğini unutma.
*- Çocuklarınıza zengin olmayı değil mutlu olmayı öğretin! Böylece hayatları boyunca sahip oldukları şeylerin fiyatını değil kıymetini bilirler.
*- Asla başka insanlar üzülmesin diye kendini üzme.
*- Unutma, sen kaldırabiliyorsan, onlar da kaldırabilir.
*- Acılar insanları değiştirir.
*- Eğer bir insanı değiştirmek istemiyorsanız onu kırmayın.
*- Mühim olan yükseklere çıkıp hayata tepeden bakmak değildir; Mühim olan ne kadar yükselsen de her şeye eşit mesafeden bakabilmektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.